6 SORUDA AŞIRI SAĞIN YÜKSELİŞİ

FOTİ BENLİSOY Yanıtlıyor: Batıda aşırı sağ yükselişe mi geçiyor?

1- ABD’deki seçim sonuçları Yunanistan’daki Altın Şafak tarafından “küreselleşme karşıtları için zafer” nidasıyla selamlandı. Radikal sağı küreselleşme bağlamında nasıl değerlendirmek gerek?

Kapitalist küreselleşme emekçilerin iktisadi, toplumsal ve siyasal gücünü kırmaya dönük bir sınıf taarruzu olarak cereyan etti. Bu sürecin yarattığı eşitsizlikler, dünyanın dört bir yanında seçkinlere, siyasal ve ekonomik sistemin yozlaşmasına karşı bir tepki yarattı. Aşırı sağ bu tepkileri çalıyor ve böylece kapitalist kriz koşullarında kendisini ikna edici bir seçenek olarak koyuyor. Bu başarının ardında, neoliberalizmin hakimiyetinin son 20 yılda sola ve işçi hareketine ciddi darbeler indirmiş olmasının yarattığı boşluk çok etkili. Örneğin Yunanistan, Portekiz ya da İspanya gibi solun gücünü muhafaza edebildiği ülkelerde aşırı sağın etkisinin sınırlandırılabildiğini görüyoruz. Bunun tersinin geçerli olduğu ülkelerdeyse halkın siyasal elitlere, işsizliğe, istikrarsızlığa tepkisini sağ popülizm devşiriyor.    

2- Avrupa’da UKİP, FN, Altın Şafak gibi ırkçı partilerin arasında sıkı ilişkiler var. Günümüzde “Faşist Enternasyonal” de mümkün mü?

Bu partiler sanıldığının aksine eskiden beri yakın uluslararası ilişkiler içerisinde oldular, birbirlerini etkilediler. Burada önemli olan aşırı sağın Avrupa’da giderek “ana akımlaşması”.  Sosyal demokrasinin sağa meyletmesi, merkez sağınsa aşırı sağın söylemlerini benimsemesi karşısında kıta ölçeğinde politik eksenin sağa kaydığı söylenebilir. Düne kadar Avrupa’daki siyasal hayat açısından bir tür üvey evlat muamelesi gören aşırı sağın son on yılda edindiği kazanımlarla artık “saygın” ve meşru bir politik aktör sayılıyor olması, bu “aşırı” sıfatını bile neredeyse anlamsız kılıyor.

3- Ukrayna hariç “batı”daki neredeyse tüm radikal sağın ortak özelliklerinden biri de Putin Rusyasına gayet sıcak bakıyor olmaları. Rusya (ya da Avrasyacılık) bu gelişmelerin neresinde duruyor? 

Putin bir “güçlü lider” modeli olarak Avrupa aşırı sağında oldukça popüler. Bunun “Avrasyacılık” ile ilgisi yok. Otoriter-güçlü liderlik özlemi, demagojik küreselleşme karşıtlığı ve AB’ye dönük kuşkuculuk gibi özellikleri dolayısıyla aşırı sağ, Putin Rusya’sına hayranlık duyabiliyor. Diğer yandan sadece Ukrayna değil, Macaristan ve Polonya gibi eski Varşova Paktı ülkelerindeki popülist-aşırı sağın şiddetli Rusya karşıtı olduğunu da hatırlatayım.

4- Rusya’ya karşı zaman zaman selefi cihatçılarla dahi yan yana gelebilen Ukrayna sağının AB ile ilişkileri nasıl seyrediyor?


Ukrayna AB ile aşırı ya da neofaşist sağ arasındaki karmaşık ilişkinin iyi bir örneği. AB’nin karar alıcıları Batı Avrupa ülkelerinde Avrupa bütünleşmesine karşı eleştirel bir tutum alan aşırı sağdan huzursuzluğa kapılırken Ukrayna örneğinde Rus karşıtı aşırı sağa, hatta kimi Nazi gruplarına hayırhah davranabiliyor. Mesele Rusya ile bir “etki alanı” mücadelesi olduğunda aşırı sağcılar da “Avrupa yanlıları” arasına kabul edilebiliyor. Ancak genelde de 1980’lere dek karanlık bir geçmişin silik izi olan neofaşist partilerin bugün Avrupa’nın muteber siyasal güçleri arasına katıldığını hatırlatmak gerek. 

5- Avusturya’da 1999’da radikal sağın koalisyon ortaklığı AB’nin müdahalesi ile önlenmişti. Kısa vadede Avrupa’da radikal sağ bir iktidar görür müyüz?

Avusturya’da başkanlık seçimleri Aralık ayında yenilenecek ve aşırı sağ adayın seçilme şansı yüksek. Avusturya örneği, kökleri Nazizme kadar geri giden bir partinin cumhurbaşkanlığı makamını artık rahatlıkla elde edebileceğini gösteren vahim bir örnek. Benzer bir durumu Fransa’da yaklaşan başkanlık seçimlerinde görmemiz muhtemeldir. Marine Le Pen öncülüğündeki Ulusal Cephe, büyük ihtimalle başkanlık seçimlerinde ikinci tura kalacaktır. Avrupa’nın birçok ülkesinde “aşırı sağ” ailesine ait siyasal partilerin belirleyici birer güç haline geldikleri söylenebilir. Almanya’da “Almanya İçin Alternatif”, Hollanda’da “Özgürlük Partisi”, Danimarka’da “Halk Partisi”, İsveç’te “İsveç Demokratları”, Birleşik Krallık’ta UKIP bu neofaşist ya da sağ popülist dalganın temsilcileri. Bu gibi partiler ülkelerindeki siyasal hayata giderek daha fazla etki ediyor ve siyasal alanın bütününe sağa doğru bir çekim etkisi yaratıyorlar.    

6- Avrupa’da bir yandan da Syriza, Podemos gibi sol partiler güç kazanıyor. İktidardaki Syriza örneğinden hareketle hala radikal sağ’ın alternatifi olarak solu görebiliyor muyuz?

Solda bir derlenmenin önünde zorluklar var: Neoliberal politikaların işçi sınıfının güç ve örgütlülüğünü dağıtan sonuçlarının kolayca telafi edilmesini beklememeli. Dahası sosyalizmin fikri itibar ve meşruiyetini büyük ölçüde yitirmiş olması da mevcut kriz karşısında soldan bir radikal alternatifin şekillenmesini zorlaştırıyor. Ancak bütün bu kısıtlara karşın son yıllarda Avrupa’da çok ciddi toplumsal mücadelelere tanıklık ettik. Syriza ve Podemos aslında biri iktidarda, diğeriyse daha muhalefetteyken deradikalize olmanın, oyunu kuralları içerisinde oynama ve böylece sistem nezdinde “muteber” hale gelmenin radikal sol için bir intihar olduğunu gösteren örnekler. 

Röportaj: Erdinç Yücel

Kara Karga Dergisi (Sayı 9 – Aralık 2016)

Bir Cevap Yazın