Kasım 2016 Seçimleri öncesinde Kara Karga için ben sormuştum, Hürriyet Washington temsilcisi Tolga Tanış yanıtlamıştı.
1- Başkanlığı devraldığı andan itibaren Obama’nın destek grafiği nasıl bir seyir izledi? Yeniden aday olabilse Obama’nın yeniden seçilme olasılığı ne olurdu?
ABD’de başkanların halktan hangi oranda onay gördüklerini ölçen anketler yapılır. Obama’nın onaylanma oranı 2008’de yüzde 60 – 65 civarındaydı. Sağlık reformu tartışması ABD’de büyük bir kutuplaşma yaratınca hızla düştü. 2010 ara seçimlerinde o yüzden Temsilciler Meclisi’nde çoğunluğu kaybetti ve ilk kez onaylanmama oranı, onaylanma oranını geçti. Sonra iniş çıkışlar oldu. 2012 seçimini kazandı. Ama 2013 mayısından sonra yine onaylanmama oranı hayli düştü. Ta ki Mart 2016’ya kadar. Şubatta önseçimler başladı, Trump ve Clinton kendi partilerindeki yarışı önde götürüyorlardı. Ve seçmen bu iki adaya bakıp Obama’ya olan teveccühünü hatırladı. Şu an Obama’nın onaylanma oranı 3.5 yıl sonra ilk kez yüzde 50’yi aştı ve hızla yükseliyor. Rakiplerinin Hillary ve Trump gibi isimler olduğu bir ortamda Obama tekrar aday olsa herhalde seçilirdi.
2- Trump kazanırsa ABD dış politikasında keskin değişimler bekleyebilir miyiz?
ABD dış politikası çok sofistike bir karar alma süreciyle belirlenen, çok komplike bir konu. Başkanların elbette dış politika üzerinde büyük etkisi var. Bunu, 2012’den sonra belirginleşen, müdahale karşıtı, bölgesel ittifaklar yaratıp perde arkasından yöneten, daha az kaynakla daha çok etki yaratma hedefindeki Obama Doktrini’nde gördük. Ancak dış politika karar alma mekanizmasında en etkin başkanlardan biri olan Obama bile buna ancak ikinci kez seçildikten sonra kalkışabildi. İlk dönemi bu görüşe zıt tercihlerle doludur. İran detantının yarattığı jeostratejik kayma, Obama’nın ancak bir daha seçim kaygısı olmadan, müesses nizamla didişmeyi göze alabileceği bir ortamda girişebildiği bir iş oldu. Trump’ın seçilmesi en azından ilk döneminde keskin dönüşlere neden olmayacaktır. Kaldı ki, ben Trump’ın herhangi bir konuda kesin bir fikre sahip olduğunu da düşünmüyorum. Bir yandan, IŞİD’i bombalayacağım, petrolünü alacağım, diyor. Öte yandan, bizim Ortadoğu’da ne işimiz var, diyor. O yüzden Trump’ın dış politikaya etkilerini tartışmak, şu an herkes için sadece zaman kaybı.
3- Trump’ın özellikle Putin hakkındaki olumlu sözlerini nasıl yorumlamalıyız? Avrupa aşırı sağının Rusya sempatisi ile Trump’ın tavırları arasında bir ilişki var mı?
Otokratik liderleri övme eğilimi var Trump’ın. Putin hakkında hep nazik konuşuyor. Esad’ın IŞİD’le savaştığını söylüyor. Saddam’ı, Kaddafi’yi niye devirdik, diyor. Ve bu liderlerin iş yapış şekillerini de övüyor. Çünkü dünyada sistemi sarsmak isteyen popülist hareketlerin yükselişini görüyoruz. Brexit referandumunu böyle kazandılar. Kolombiya’da FARC’la yapılacak anlaşmayı böyle yendiler. Aşırı sağ bu sayede zemin kazanıyor. Sistem, dünyadaki ekonomik dengesizliği aşamıyor. Ve elinde seçim enstrümanı olan halklar da, bu başarısızlığı nedeniyle seçimleri kullanıp sistemi cezalandırıyor. Trump ise bir televizyon yıldızı, bir reyting canavarı. Halkın eğilimlerini ölçebilen, hatta bunu içgüdüsel olarak yapabilen biri. Bu kampanyada yaptığı da bu dalgayı görüp üstüne atlamak.
4- Clinton’un Dışişleri Bakanlığı döneminde Obama ile uyumsuz olduğu konular var mıydı? Clinton kazanırsa ABD dış politikasında bir değişiklik olur mu?
Clinton ve Obama arasında özellikle Suriye konusunda görüş ayrılıkları olduğunu biliyoruz. Özellikle 2012’de Clinton’ın Suriye’de güvenli bölge yaratma fikrinin Obama’ya tosladığı Amerikan basınında da yazıldı. Ama Obama o tartışmada sadece Clinton’la değil, CIA’yle de ters düştü. O yüzden bunu sadece Clinton ve Obama arasındaki bir görüş ayrılığı olarak görmek doğru değil. Obama, ikinci kez seçildikten sonra uygulamaya koyacağı Obama Doktrini’nin altyapısını hazırlamaya başlamıştı o sırada. Clinton da, Obama’ya karşı bürokrasinin yanında yer aldı. Clinton ve Obama arasındaki temel fark da bu. Bence Clinton bürokrasiyle, alışıldık ABD dış politikasıyla ters düşecek bir başkan olmayacak. O yüzden de bugün “Obama Doktrini” diye bir kavram var ama “Hillary Doktrini” diye bir şey ise olmayacaktır.
5- Obama ilk siyahi başkandı, kazanırsa Clinton ilk kadın başkan olacak. ABD’de Irkçı ya da cinsiyetçi anlamda bu figürlere açıkça muhalefet eden gruplar var mı? Varsa bunların etkisi nedir?
Var evet, birçok açıdan çok tutucu bir toplum Amerika. Ve özellikle kadın karşıtlığında zannedildiğinden çok ileride. Hatta ben ABD’de bir kadının başkan seçilmesinin bir siyah erkeğin seçilmesinden çok daha zor olacağını düşünüyorum. 2008’de adı sanı bilinmeyen siyah bir senatörü Clinton gibi bir yıldızın önüne taşıyan etkenlerden biri de buydu. Trump bunun farkında. O yüzden sürekli Clinton’ın kadın olmasına vurgu yapan şeyler söylüyor. Ne kadar etkili bu kesimler, seçimde göreceğiz. Ama Clinton seçilirse, bu sırf bir kadının seçilmiş olması nedeniyle bile bence ABD için büyük bir devrim olacaktır.
6- Özellikle cumhuriyetçileri destekleyen toplumsal kesimler ve medyanın Trump’a bakışı nasıl?
Trump kavga ederek ilerleyen bir siyasetçi. İlk münazarada sakin durmaya çalıştı, puanı düştü. Son iki münazarada saldırdı, puanları tekrar yükseldi. Ve bu kavgaya da herkes dahil. Cumhuriyetçi Parti’de sistemi temsil ettiği düşünülen, uzlaşmaya açık davranmaya çalışan herkes Trump’ın hedefinde. Kendini politikanın dışında biri olarak konumlandırıyor ve partisi ne olursa olsun, kendisine destek vermeyen, sisteme yakın görünen kim varsa saldırıyor. Ve bu yüzden Cumhuriyetçiler içinde kendine makul bir çizgi belirlemeye çalışanlar da Trump’dan uzak duruyor.
