“REZALET MÜLKÜN TEMELİDİR” bilir misiniz? esaslı sözdür…
ama rasgele bir söz değil. doğruluğu bugüne kadar defalarca kanıtlanmış bir söz…
son zamanlarda bazı şeyleri “bilal’e anlatır gibi anlatmak” gerekiyor biliyorum. zira bazı arkadaşlarımız halen yaşanan olayların neresinden tutulsa elde kalacağını idrak edememiş görünüyorlar.
düşünün ki 17 aralık’ta bir operasyon gerçekleşiyor ve bu operasyonda 4 bakanın çocuğu gözaltına alınıyor. yolsuzluk ve rüşvet suçlamalarında bu babaların da adı geçiyor. bu babalardan biri içişleri bakanı… yani polisin bağlı olduğu kişi.
bir süre sonra ülkenin başbakanı büyük bir komployla karşı karşıya olunduğunu söylüyor. meğerse devletin içinde bir cemaat tarafından paralel devlet oluşturulmuş. bunlar da seçilmiş hükümete karşı darbe teşebbüsünde bulunmuşlar… evlerden çıkan kasalar falan polis tarafından oraya yerleştirilmiş.
polis bu yapar mı yapar… ama kardeşim içişleri bakanının oğluna bile bu yapılıyorsa geçmişte yargılanıp hüküm giydirtilen binlerce kişiye neler yapılmamıştır düşünmez mi insan?
embesilse düşünmez. böyle bir soru aklının ucundan bile geçmez.
her neyse günler geçer ve her geçen gün yeni yeni dinleme kayıtları atılır ortaya. bunlardan bazılarının montaj olduğunu iddia eder bizzat başbakan. bazılarını ise kabullenir.
bu arada başbakan, bakanlar, onların aile fertleri, muhalefet liderleri, muhalif ya da iktidar yanlısı gazete patronları, yazarlar, iş adamları, akademisyenlerden oluşan binlerce kişinin sözde soruşturmalar kapsamında “yasal” izinlerle dinlendiği ortaya çıkar. devletin kriptolu telefonları bile dinlenmiştir. bizzat başbakan açıklar bunu. al sana on numara rezalet…
buna karşı iktidar ne yapacaktır? başbakana bağlı istihbarat teşkilatının yetkilerini artıran ve ona kalın bir dokunulmazlık zırhı ören bir yasa üzerinde çalışacaktır…
oysa bir çakıl taşından hallice zekaya sahip herhangi bir kişinin şu soruyu sorması beklenmez miydi?
senin bunca yetki ve dokunulmazlıkla donatmak istediğin istihabarat teşkilatı bunca şey yaşanırken neredeydi?
devletin şu veya bu kademesindeki herkes dinlenirken o istihbarat teşkilatı nasıl bundan haberdar olamadı? tam dokuz yıldır bizzat başbakan dinlenirken onlar hangi büyük işle meşgullerdi? devletin içinde bir paralel devlet örülürken… bütün polis teşkilatı, kritik konumdaki bütün savcı ve hakimler “lanet olası paralelller”in güdümüne girerken… genel kurmay’ın kozmik odasına kadar el atılmışken misal yani…
evet “bütün bunlar ve dahası olurken sen nasıl uyanmadın be büyyük usta” demezler mi adama? hadi sen ayakta uyudun senin atadığın içişleri bakanı nasıl oldu da kendi sorumluluğundaki polis teşkilatını boylu boyunca saran bu ağdan haberdar olamadı? hadi o da saftı… senin adalet bakanın yargıdaki gelişmelerden nasıl haberdar olmadı… hadi o da… evet o da saftı… senin milyar liralık bütçe aktardığın istihbarat teşkilatının nasıl ruhu duymadı ?
neyle meşgullerdi bu adamlar? kızılay tırlarıyla yaptıkları “insani yardım” sevkiyatlarını bile koruyamamalarının nedeni neydi?
hadi komplo var dediniz inandık ya hani… yolsuzluk, hırsızlık, talan yok ya… bari şu sorulara bir yanıt aramak da mı lazım değil?
6 Mart 2014