isim Fransızca dictateur. Bütün siyasi yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse.
Fransızca dictateur: Diktacı. buyurgan kimse.
Latince dictare bildirmek, buyurmak… Dictator: buyuran kişi…
Dikta: Fransızca diktat – buyrultu, zorla kabul ettirilen görüş.
Almanca diktat – aynı anlamda – Latince dictatum – bildiri, buyrultu – Latince dictare – bildirmek.
Diktatör kelimesi siyasal bir kategoriyi belirtmek için ilk kez Roma Cumhuriyeti’nde kullanılmıştır. Roma Cumhuriyeti diktatörlerinden en ünlüsü, milattan önce 100 ile 44 yılları arasında yaşamış olan Jül Sezar‘dır. Yani diktatörlük denen şey 2000 yılı aşkın bir süredir var olan bir idare şeklini, ruhunu, algısını ifade eder.
Diktatör denen kişi bu yetkisini farklı kaynaklardan edinmiş olabilir. darbe, seçim, devrim, iç savaş, koalisyon fark etmez… Bir diktatörlüğü diktatörlük, bir diktatörü ise diktatör yapan şey onun yönetim algısı ve pratiğidir. Ayrıca diktatörlükler her zaman tek adam yönetimi de olmazlar. Mesela 12 eylül diktatörlüğünde Kenan Evren diktanın başıdır ama tek adamı değildir.
Diktatörlüklerde son söz her zaman diktacılarındır. diktatörlüklerde her zaman muhalefet olmayabilir ancak genellikle bir muhalefet vardır. Bu muhalefet tamamen baskı altına alınabilir ya da alınamaz. buradaki ölçüt toplumsal – siyasal güç dengeleridir.
Diktatörlük konusunda en çok karıştırılan konulardan biri kafamızdaki “nefret edilesi diktatör” imajıdır. Diktatör demek halkın nefret ettiği adam demek değildir. Bir diktatör halkı ne kadar çok baskı altında tutar, ne kadar kuşatır, ne kadar tek kale oynarsa ve dolayısıyla ne kadar manipüle ederse o kadar çok sevilir. Bugün Rus halkının yüzde 60’ı Putin denen diktatörü ölesiye sevmektedir. Türkmenistan’da kendi dini kitabını yazan, aylara anasının bacısının adını verecek kadar konuyu kişiselleştiren, soyadını tıpkı “Atatürk” gibi Türkmenbaşı koyduran Sapar Murat Niyazov Türkmenlerin yüzde 90’ı tarafından deli gibi seviliyordu keza… Milyonlarca Alman Hitler için canını verirdi ve verdiler de… Almanların yüzde 60’ı Hitler‘e tapıyordu. Mussolini‘nin İtalyan halkı içindeki desteği bir dönem yüzde 96’ya kadar çıkmıştı… Pol-Pot tarihte görülmüş en kanlı diktatörlerden biriydi ama Kamboçyalılar bayılıyordu herife. Uganda’da İdi Amin ise muhaliflerini yiyebilen bir diktatördü… Hapse mapse atmıyor lan bildiğin yiyor herif… Sevilmiyor muydu? Manyaksınız siz…
Pekii diktatörlüğü nasıl teşhis ederiz? Diktatörlüklerde bütün güç küçük bir yönetici heyetin ya da belli bir kişinin elinde toplanır. O ne derse odur. Onu sınırlayan objektif mekanizmalar yoktur. Kolektif bir yönetim anlayışı yoktur. Demokrasilerde ise bütün güç belirli bir kişi ya da yönetim konseyinin elinde toplanmaz, objektif bir mekanizma üzerinden dağıtılır. Demokrasilerde kurumların yetkileri ve işlevleri “maksimum” derecede objektif esaslara göre şekillendirilir.
Diktatör bir maeströ‘dür. O talimat verir ve kurumlar uygular. “Bakanıma talimat verdim, polisime ’24 saat içinde parkı temizleyin’ dedim, Merkez Bankası başkanıma dedim ki…” gibi cümleler duyduğunuzda diktatörün konuşmakta olduğunu bilirsiniz. O talimat verecek bakan yapacak… O talimat verecek polis yapacak… O talimat verecek merkez bankası adım atacak…
Güncelden bakalım. bir ülkede bir isyan çıkmış olsun. Diyelim ki bu isyanın adı da Gezi İsyanı olsun. O ülkenin başındaki adam da tam o sıralarda Fas’a gitsin. Demokrasilerde başefendinin, ülke içinde ya da dışında olması fark yaratmaz, kurumların işlevleri, uzmanlıkları, hareket biçimleri belirlidir. Somut duruma göre adımlar atabilecek özerklikleri vardır. Demokrasilerde başefendi ölse bile işler aynen yürür. Herkes işini objektif biçimde yapar. Ahmet’in Mehmet’in önemi yoktur. Fakat orada olan şey bir diktatörlükse diktatör ne derse o olur. Mesela polis toplumsal olaylara yaklaşırken belli dengelerin gözetilmesi gerektiğini bilir ancak diktatör “ne olursa olsun dağıt” derse uzmanlık falan para etmez. Yap dendi mi yapılacaktır… Mesela İçişleri Bakanlığı’nın koca bürokrasisi diktatörün iki dudağının arasına bakmaya başlar. Farklı durumlara özgün tepkiler verme yeterliliği ortadan kalkar. bu yüzden de örnek olaydaki şahıs Fas’tayken devlet ricali farklı tepkiler verir, o ülkeye dönünce ise tepkiler farklılaşır.
Uzmanlık dedim devam edeyim… Mesela bir doğum uzmanı en az 10 senelik eğitimden sonra uzman olmuştur. Hayatı boyunca binlerce doğum yaptırmıştır. Hangi durumda ne yapılması gerektiğini bilir. Muhafazakar bir Başbakan ise kendi çocuklarının bile doğumunu görmemiş olan kişidir. Ama o kişi; “Sezaryen de nedir kardeşim, doğumlar normal yapılacak” dediğinde doktorlar “sen işine bak” diyebiliyorsa orada uzmanın özerkliği vardır. Bunu diyemiyorlarsa ve sezaryenle dünyaya gelmesi gereken bebek, normal doğuma zorlandığı için kafası koparak ölürse orada diktatörlükten kolaylıkla söz edilebilir… Zira kavramları gönlümüzün istediğince eğip bükemeyiz… Konu şu rejim tipinin iyi bunun kötü olması değildir; algımızla oynamanın ve zekamızla alay etmenin kimsenin haddi olmamasıdır…
Ha vay efendim Başbakan diktatör olsa ona diktatör diyemezmişiz… İşte burada konu toplumsal siyasal güç dengeleridir. İnsanlar Başbakana diktatör diyebilecek kadar cesur oldukları için eşyanın adını koyabiliyorlar. mevzu budur. Yoksa 7 milyarlık dünyada kan gövdeyi götürürken tüm dünyadaki “terör” hükümlülerinin yarısının Türkiye’de olması zaten meseleyi yeterince açıklıyor…
Diktatör size “gazeteci değil, teröristsin” dediğinde hangi mahkeme heyeti zaten karşı çıkacak ki buna gençler… O buyurur ve siz bir anda tecavüzcü, hırsız ya da terörist olarak bulursunuz kendinizi…
O buyurur ve siz “polise saldırırken ölmüş olan bir kişi, iki kişi, üç kişi, dört kişi” olmuş olursunuz… Şurada da görüleceği üzere…
Mühim Not: Demokrasinin kendisi ayrı bir tartışma konusu. Demokratik devletler de halkın kendi yaşamı üzerinde söz ve karar sahibi olabildikleri devletler değillerdir. Yönetici elitin gücünün bir takım objektif mekanizmalarla sınırlandırıldığı bir rejim tipidir demokrasi. Tüm birey ve toplulukların kendi yaşamları üzerinde maksimum kontrol, hak ve söz sahibi olduğu düzleme biz dostlar arasında ANARŞİ deriz.
29 Ağustos 2013

You may also like

Back to Top