KOMÜN VE MARX

 

Fransızların büyük bir yenilgiye, köteğe ihtiyaçları var. Eğer Prusyalılar zafer kazanırlarsa, devlet gücünün merkezileşmesi Alman işçi sınıfının merkezileşmesi açısından yararlı olacaktır; dahası, Alman üstünlüğü Batı Avrupa işçi hareketinin ağırlık merkezini Fransa’dan Almanya’ya kaydıracaktır. Ve Alman işçi sınıfının kuramda ve örgütlenmede Fransızlardan üstün olduğunu görmek için hareketin 1866 ile bugünkü durumunun karşılaştırmasını yapmak yeterli olacaktır. Almanya’nın dünya sahnesinde Fransızlara hâkim olması aynı zamanda bizim kuramımızın Proudhon ve benzerlerininkine hâkim olması anlamına gelecektir.

 

Tarih: 20 Temmuz 1870

Gönderen: Karl Marks

Alıcı: Friedrich Engels

Kaynak: Marks ve Engels: The Communist Manifesto, s. 21.Marks: The Poverty of Philosophy – Documents of Socialism, The Ego and Its Own

Mektubun İngilizcesi: http://www.marxists.org/archive/marx/works/1870/letters/70_07_20.htm

Fikri Takip: İlk iş olarak mektubun hangi koşullarda yazıldığını hatırlamak gerekir. 19 Temmuz 1870‘te Prusya – Fransa savaşı başlamıştır. Bir politikacı olarak Marx 12 Temmuz’da  işçilerin kardeşliğinden söz eden bir bildiri kaleme almıştır. Takipçilerinin bugüne kadar sürdürdüğü geleneğin başlatıcısı olarak Marx politik ayak oyunlarına başvurmayı seven bir karakterdir. Dünyaya seslenirken kullandığı dil ile yoldaşı ve dostu “ikinci keman” Engels’e seslenirken kullandığı dil birbirinden elbette çok farklıdır. Savaş tıpkı Marx’ın arzu ettiği gibi Prusya’nın zaferi ile sonuçlanır. “Fransızlar büyük bir yenilgiye” uğramışlardır. 2 Eylül 1870’te Fransız İmparatoru Prusya’ya teslim olur. Buna karşılık 4 Eylül’de Paris’te Belediye Sarayı’nda Cumhuriyet ilan edilir ve Paris’li milletvekillerinden oluşan burjuva hükümeti Ulusal Savunma Hükümeti’ni kurar. Hükümetin başına Adolphe Thiers geçer. Ulusal Savunma Hükümeti kendi pozisyonunu koruyacak bir anlaşma ile teslim olmayı istemektedir. Her şey Marx’ın Engels’e yazdığı mektuptaki temennilerine uygun olarak gelişmektedir. Tek bir sorun vardır: Paris Halkı’nın ve proleterlerinin iradesi… Paris’te işçiler silahlanarak Ulusal Muhafızları oluşturur. Silahlı işçiler, 5 Ekim günü, Thiers Hükümeti’nden komün seçimlerinin bir an önce yapılarak, cumhuriyeti güçlendirecek adımların atılmasını isteyen bir çağrı yayımlar. Thiers Hükümeti’nin buna cevabı ise Paris’teki tüm devrimci kulüpleri ve cumhuriyetçi gazeteleri yasadışı ilan ederek kapattırmak olur. Fransa 28 Ocak 1871’de Versailles anlaşması ile çok ağır şartlar altında teslimiyeti kabul eder. Marx’ın arzuladığı gibi ağır bir darbedir bu. Ulusal Muhafızlar anlaşmayı fiilen tanımaz ve Paris’in yüksek noktalarına toplar yerleştirir. (Bu toplar Prusyalılar Paris’e girmeden önce Hükümetin elinden kurtarılan toplardır.) Paris’in yönetimi artık hükümetten bağımsız olarak Ulusal Muhafızlar’ın elindedir. Thiers Hükümeti Paris’te “bozguncuların dinlenilmemesi” yönünde bildiriler dağıttırırken Marx ve Engels Paris’li işçilere devrimin zamanı olmadığını, yenilgiye mahkûm olduğunu buyurmaktadırlar. Onlara göre Almanların kuşatması altında ayaklanmaya kalkışmak “çılgınca” olacaktır. 18 Mart 1871’de Paris Komün’ü ilan edildikten sonra ise Marx ve Engels Komün’ü selamlarlar. Ancak işçi sınıfının “generalleri”  Komün’ü uzaktan selamlamayı tercih etmişlerdir. Bu konuya ilişkin olarak Komün’ün anarşist savaşçılarından Louise Michel ile Engels arasındaki mektuplaşmaları ileride ayrıca konu edeceğiz.

Komün’ün ilanından sonra Paris halkı tarafından seçilen Komünal Konsey 92 kişiden oluşmaktadır. Bunlar “temsilci” değil “delege” sıfatı ile bu konseyde yer almaktadırlar. Çoğunluğunu Blanquistler‘in oluşturduğu konseyde, anarşistler Blanquistlere göre azınlıkta kalsalar da devrimin kendine özgü ruh hali ve Parislilerin özgürlük arayışı Komün’e belirgin bir anarşist karakter kazandıracaktır. Konseyde ayrıca reformistler ve Jakobenlerin yanı sıra birkaç Marksist de yer almaktadır. Komün kimi reformist adımlar attığı gibi ona asıl karakterini veren önemli devrimci kararlar da alır. Düzenli ordunun ve zorunlu askerliğin kaldırılması bunlardan biridir. Burjuvazi ile savaş koşullarında Komün’ün güvenliği genel silahlanma ilkesi doğrultusunda Ulusal Muhafız işçi Taburlarına devredilir. (Bilindiği üzere halkın genel olarak silahlandırılması iş bölümünü ve halkın üzerindeki profesyonel otoriteyi ortadan kaldırmayı amaçlayan anarşist bir ilkedir. Diğer yakın örnekleri Mahnovist harekette ve İspanya Devriminde görülmüştür. Marksistler ise sonradan profesyonel işbölümüne bağlı düzenli ordular kurmayı ve çoğu zaman da “yıkılmış” olan eski devletin ordusuna yaslanmayı kural haline getireceklerdi.) Kilisenin bütün mülkiyeti Komün’e devredildi. Din okullardan defedildi. Sahipleri tarafından terk edilen fabrikalar, işçilerin denetiminde yeniden üretime geçirildi. Mahallelerde özyönetim esasına göre örgütlenmiş yerel işçi meclisleri ortaya çıktı. Kuşkusuz Marx’ın Engels’e yazdığı 20 Temmuz 1870 tarihli mektupta belirtildiği gibi işçi sınıfının merkezileşmesi yönünde atılan adımlar değildi bunlar ve Komün’ü devrimci yapan şey de yukarıda bahsettiğimiz anarşist ilkelerin yaşama geçirilmeye başlanması olmuştu. (Özellikle genç solcu arkadaşlar, yoldaşlarından Komün’ün “niçin yenildiği” üzerine bolca lakırdı dinlemişlerdir ama Komün’ün neler yaptığı onlara pek anlatılmamaktadır.)

Marx’ın mektubunda bahsedildiği üzere arzu edilen yenilgi 28 Mayıs’ta geldi. Yenilgi sonrasında idam edilen Komünarlarla birlikte 50 bin Parisli merkezi otoritenin kıyımına uğradı. 28 Mayıs’tan hemen birkaç gün sonra, yani katliam bütün hızıyla sürerken, Marx teorisyen kimliğiyle öne çıkıp Komünün yenilgisi hakkında dersler vermeye başlamıştı bile. Zira Komünarlar ekmek ve özgürlük için dövüşürken, onun teoriye ayıracak gerçekten bolca vakti olabilmişti. Marksist kuramın hâkimiyeti için Fransızların yenilgisini arzulayan Marx, hiçbir anında bir parçası olmadığı Komün’ün ardından yine kendi kuramının hâkimiyeti için farklı biçimlerde mücadeleye devam etti. İşte Engels’le birlikte kaleme aldığı Fransa’da İç Savaş bu çabanın nadide bir ürünü olmuştur. Bu kitaptan yapacağımız aşağıdaki alıntıyı, Paris Komünü’nden sadece sekiz ay önce Engels’e yazdığı mektupla birlikte okuduğumuz zaman ölümsüz Marx’ımızın kuvvetli bir teorisyen olduğu kadar iyi bir burjuva politikacısı olduğunu da görmek mümkündür. “Komün, Fransa toplumunun tüm sağlıklı öğelerinin gerçek temsilcisi, ve dolayısıyla ülkenin gerçek ulusal hükümeti olduğu kadar; aynı zamanda bir işçi hükümeti, emeğin kurtuluşunun cesur bir savunucusu ve savaşçısı olarak sözün gerçek anlamında enternasyonal bir mahiyete sahipti. İki Fransız eyaletini Almanya’ya ilhak eden Prusya ordusunun gözleri önünde, Komün, tüm dünya emekçilerini Fransa’ya ilhak ediyordu.(Karl Marx – Fransa’da İç Savaş)

Dumrul

(Mitoloji ve Gerçek için yazılmıştır)

http://mitolojivegercek.blogcu.com/komun-ve-marx/11889301

 

 

Bir Cevap Yazın