Mısır’da İsyan, Darbe ve Yalanlar

Mısır’da ayaklanmanın 2. raundu başladığından bu yana AKP cephesinden tıpkı Türkiye’deki isyana verdikleri tepkiye benzer bir tepki veriliyor. “Dış güçler” teorileri mi dersiniz, üç beş çapulcu edebiyatı mı, darbe hevesi mi… Ne ararsanız var.  3 Temmuz itibariyle Mısır Ordusu’nun bir darbeyle anayasayı feshetmesi ve Mursi’yi görevden alması da muktedirlerimizin yeni mağduriyet numarasına dönüşmüş oldu. “Halkın üçte ikisinin teveccühüne indirilmiş dış destekli bir darbe” denildiğinde akan sular nasıl durulmasın?

Birinci ayaklanma tepe noktasına çıktığında, Tayyip Erdoğan, Hüsnü Mübarek’e artık çekil çağrıları yapıyordu. Mübarek’in çekilmesi halinde, yönetime ordunun geleceğini bilmez değildi Erdoğan, Mübarek’in 2005 seçimlerinde geçerli oyların yüzde 88,6’sını aldığını da bilirdi elbet. 2010 seçimlerinde ise iktidardaki Mısır Ulusal Demokratik Partisi’nin de geçerli oyların yüzde 81’ini aldığını bilmeme ihtimali de yoktu. Tabii Tayyip Efendi’nin “sandıkla gelen sandıkla gider” veciz sözünü hatırlatıp kimsenin canını sıkmak istemem doğrusu.

Önce ilkelerden söz edelim sonra veriler gelsin: Anarşistler sivil ya da askeri, bir iktidar odağının yerine diğer iktidar odağını desteklemek gibi bir tutum içinde yer almazlar. Despot bir sivil yönetimi devirmek için despot bir orduyla işbirliği içinde bulunmayacakları gibi, sivil bir hegemonik gücü de askeri bir hegemonik güce tercih etme durumunda değillerdir. Bizler her koşulda toplulukların özgücüne güveniriz. Her türlü despotik yapıya ve iktidar odağına karşı halkın öz örgütlenmeleri ile direnişini esas alırız. İktidar odaklarının gösterdiği sopalar ya da yalan bombardımanları bu ilkesel tavrımızı esnetmez.

Bu temel tavrın altını çizdikten sonra Mısır’da aslında ne olduğunu kavrayabilmek için ihtiyaç duyduğumuz bazı verilerden söz etmek gerekir. AKP’nin aynı zamanda iç politika mesajı olarak okunması gereken açıklamaları ve düzenlediği Twitter kampanyalarında olduğu gibi Mursi gerçekten kapsayıcı ve Mısır Halkı’nın ekseriyetini temsil eden bir kişilik midir? “Müslüman Kardeşler” iddia ettikleri gibi büyük bir temsil gücüne mi sahiptir?

Buyrun veriler:

82,5 milyon nüfuslu Mısır’da toplam seçmen sayısı 51 milyon kadardır. 2012 seçimlerinde ordunun fiili desteğini de arkasına alan Mursi’nin 1. turda aldığı oy sayısı 5 milyon 7 yüz bin, toplam seçmen sayısına göre aldığı oy oranı ise yüzde 11’dir. Bu da Müslüman Kardeşler’in toplum içindeki çekirdek desteğini gösterir…  peki bu nasıl olur? Oy kullanma hakkına sahip Mısırlıların yüzde 54’ü oy kullanmamışsa bunların talepleri ve destekleri siyasi hareketler de anket mantığı ile kullanılan oy dağılımına yakın olmayacak mıdır? 85 yıllık köklü bir geçmişe sahip radikal İslami bir hareket söz konusu olduğunda hayır. Bu hareketin, kendi çevresini ve tabanını sandığa taşıma kabiliyeti olmadığını kim iddia edebilir?

İkinci Tur’da ise ilk turda en yüksek oy oranına ulaşan iki aday yarışmış, toplum nispeten destekleyebileceği adayın hangisi olduğunu ifade etmiştir. Buradaki destek biçimi artık diğer adaya göre kısmi bir desteği ifade eder. İşte iki adayın yarıştığı bu turda da Mursi’nin aldığı oy sayısı 13 milyon kadar olup, toplam seçmen sayısına göre aldığı oy oranı yaklaşık olarak yüzde 26’dır. Pekii AKP propagandistleri bu üçte iki yalanını niçin söylüyorlar? Salt geçerli oylar hesaba katıldığında dahi Mursi seçimi kılpayı (yüzde 52’ye 48 ile) kazanmış değil midir?

Verilerimiz elbette bu kadarla da sınırlı değil. Mısır Cumhurbaşkanlığının verdiği resmi rakamlara göre son bir yılda Mısır’da birbirinden farklı türde 7709 protesto ve 5821 gösteri gerçekleşmiş. Gösterilerdeki temel güç olan Temerrüd Hareketi Mursi’nin koltuğunu bırakması için 22 milyon imza toplamış. Resmi rakamlara göre 17 milyon, muhalefetin rakamlarına göre ise 30 milyondan fazla kişi ikinci ayaklanmaya fiili olarak katılıp sokağa çıkmış. Hadi biz Mursi yönetimince verilen resmi rakamı temel alalım; Mursi’nin iktidardan çekilmesi için sokağa çıkan insan sayısı Mursi’nin ikinci tur Başkanlık Seçimi’nde aldığı oydan 4 milyon kişi daha fazla oluyor.  İnsanların sokaklarda, meydanlarda bir araya geldiği, taleplerini, arzularını doğrudan kendilerinin ifade edebildikleri bir isyan söz konusuyken halen siyasetin “temsil” organlarınca yapılabileceğini iddia etmek, “Vatandaş, iradesini yalnızca sandık aracılığı ile gösterebilir” diyebilmek elbette gülünçtür. Muktedirin tek kale oynama çabasının bir ürünüdür. Ve kuşkusuz sokak devreye milyonlarla girdiğinde iktidar aygıtlarının artık işlemez olduğu, verili baskı aygıtlarının birer birer parçalanabileceği ihtimalinin her zaman bulunduğu görülecektir. Mısır’daki darbenin yegane anlamı ise elbette zaman zaman uzlaşan, zaman zaman çatışan iktidar odaklarından en örgütlü ve güçlüsü olan ordunun, verili baskı aygıtlarının tamamını birden işlevsiz hale getirip dağıtma potansiyeli taşıyan devrimi tasfiye çabasına girmiş olmasıdır. Aksi halde bütün ipleri ellerinde tuttukları geçiş döneminde iktidarı Muhammed Mursi’ye teslim etmiş olmaları nasıl açıklanabilir ki zaten?

Ve bu kadar net olan verilere karşın, yalancı AKP propagandistlerinin dilinde hep aynı türkü… O halde şimdi siz karar verin; halkın iradesine karşı orduya yaslanan, darbecilerin arkasına sığınan kimdir bu denklemde?

YeniHarman Temmuz 2013 sayısında yayımlanmıştır.

“Mısır’da İsyan, Darbe ve Yalanlar” için 8 yorum

  1. bana göre darbenin arkasında amerika var. mısırda ki ikinci ayaklanma çok büyük bir ayaklanma olduğu için bir halk devrimi yaşanması kaçınılmaz değildi.Tabi bir halk devrimi yaşanırsa amerika için kötü olurdu. amerika halk devrimine karşı bir darbe yaptı ve mısırdaki emperyalistliğini kaybetmedi.

  2. Başlığına çok uygun bir yazı olmuş. 5821 gösteride toplanan insanların sayısı muhalefetin rakamlarıyla 30.000.000 ise bunların gösteri başına ortalaması 30.000.000 ÷ 5.821 =5.153,75 kişi gösteriye katılanların çoğunlukla aynı kişiler olacağı da gözetilirse ne kadar zorlaşan zorla gösterici sayısının yüz bini bulamayacağı aşikâr. Bunlar da çoğunlukla rejimin paralı katilleri baltacılardan oluşuyor. Müslüman kardeşler ise a aynı anda 30.000.000 kişiyi meydanlara çıkardı. Ama “Onların gözleri Kördür, Göremezler.” “Onların kalpleri mühürlenmiştir…” Doğru ve yalan ortada…

    1. halkın eğilimlerini en net biçimde yansıtan ilk tur seçimlerde 5 milyon 700 bin oy alan müslüman kardeşler’in hangi anda 30 milyon kişiyi meydanlara çıkardığını da açıklamayı düşünüyor musun? net rakamlarla konuşuyoruz. tekerlemeyi boş ver kardeş. suudi arabistan, birleşik arap emirlikler, ürdün, filistin ve katar’ın mısır’daki faşist darbeye karşı tavırlarını nasıl yorumluyorsun? akp’nin bu ülkelere karşı çıt çıkaramamasını, en ufak bir yaptırım bile uygulayamamasını nasıl değerlendiriyorsun?

  3. merhabalar aşağıdaki cümlenin kaynağını gösterebilir misiniz? en azından ihvanın 17 milyon açıklamasını çok aradım ama bulamadım. teşekkürler
    “Resmi rakamlara göre 17 milyon, muhalefetin rakamlarına göre ise 30 milyondan fazla kişi ikinci ayaklanmaya fiili olarak katılıp sokağa çıkmış. “

    1. Kendi dillerinde kaynak taraması yapamadığım için bu gibi durumlarda birbirinden farklı kaynaklara bakıyorum. Resmi verilerle ilgili Fehim Taştekin’in şöyle bir yazısı vardı. Burada 24 milyon kişiden bahsediliyor.

      “Bizzat cumhurbaşkanlığının rakamları toplumsal öfkenin boyutunu gösteriyor. Buna göre geçen bir yılda farklı türde 7709 protesto ve 5821 gösteri gerçekleşti. Bu olaylara toplam 24 milyon kişi katıldı.”

      http://www.radikal.com.tr/yazarlar/fehim_tastekin/ihvan_kusaginin_hezimetisandikla_gelen_sarhosluk-1139993

      Yazı yazılırken pek çok kaynakta eylemlere katılım sayısının 17 milyon ile 30 milyon arasında olduğu yazılıydı. yazıda fehim taştekin’in bahsettiği 24 milyon sayısını temel almadım. darbe öncesinde takip ettiğim neredeyse tüm yayınların ortaklaştığı 17 milyon’u temel aldım…

      devrimin ikinci dalgasına katılan kişi sayısı bu 24 milyonun altında olmalı. fakat port said davası sonrasında çıkan (28 kişinin polis ateşi sonucu öldüğü) lokal isyan gibi pek çok hareketin de iktidar karşıtı eylemler olduğu hatırlanmalı. ve bu hareketler de devrimin ikinci dalgası başlamadan önce son bir yılda gerçekleşmişti. benzer şekilde bu süre boyunca tahrir’in neredeyse hiç boşalmamış olduğu da akılda tutulmalı.

      http://english.alarabiya.net/en/perspective/alarabiya-studies/2013/06/30/Analysis-of-Egypt-s-June-30-protests-.html

      http://www.sis.gov.eg/En/Templates/Articles/tmpArticleNews.aspx?ArtID=68620

Bir Cevap Yazın