Yeni Başlayanlar ve Beton Seviciler İçin Türkçe: KUTSAL

 

kut:
eski türkçe – yaşam enerjisi, yaratıcılık ve yetki bakımından üstün güç. tanrı armağanı bolluk ve bereket.

kut’un üç türü bulunur:

1- bor kut: cisimleşmiş kuttur. bir nesneyi temsil eden onun küçük bir modeli gibidir. yer ruhudur.
2- iye kut: bir varlığı koruyan ruhsal enerjidir ve tamamen soyuttur. ana ruhtur.
3- sal kut: hareketli kuttur. rüzgar gibi esebilir. hava ruhudur.

kutsal:
eski türkçe – kutlu, kutsanmış olan

kutsal, eski türk – altay ve moğol şaman inanışlarından gelen bir kavramdır.

kutsalın karşılığı olarak günümüz sözlüklerinde arapça mukaddes kelimesi gösterilir. tıpkı kutsal gibi mukaddes de islam inancına uyarlanmış pagan inanışından temel alan bir kelimedir. mastarı takdis‘tir. takdis edilmiş olana mukaddes denir.

kutsal öztürkçedir. dahası doğrudan şaman inancıyla bağıntılıdır. kutsal, göktengrinin bizlere bağışladığı yaşam enerjisidir, mutluluktur… “arap” için bayram mübarek olur; “türk” için ise kutlu… farklı mıdır? esas olarak değil. mübarek bereketli olandır. doğanın sana sunduğudur. köken yine döner dolaşır pagan inancına dayanır… hani bazı arkadaşlarımızın ikide bir putperestlik dediği şeye…

kut, şaman inancına göre doğanın tözüdür. yaşam enerjisidir. ama tin değildir. tin’in arapça karşılığı ruh’tur ki ruh da aramiceden arapçaya geçen pagan kökenli bir kelimedir ve islamiyetle ilişkisi yoktur. nefes, rüzgar anlamına gelir.

kut berekettir. kut yaşamdır. kut yaratıcı güçlerin (doğanın) armağanıdır… tinsiz yaşayamazsınız ama kutsuz kısa da olsa yaşamak mümkündür. fakat kutsuz tin beş para etmeyendir… yani yaşamak var yaşamak var… her nefes alıp vereni yaşıyor mu zannedersiniz?

şaman inancında kut yalnızca doğru yaşayana, adaletle hükmedene, doğanın güçlerine saygıyla yaklaşana bağışlanan bir enerjidir. kut’un moğolcası utha’dır. duman anlamına gelir. sibirya tanrılarından biri kuthka’dır. kelimeyi neresinden tutarsanız tutun şamanist kökeni apaçık ortadadır.

bununla birlikte konuştuğu dilin göstergeleriyle ve bağlamıyla zerrece ilgilenmeyen geniş bir güruh “kutsalları” için sizi kolaylıkla öldürebilirler… onların “kutsal”larına saygı göstermenizi beklerler ama kelimenin tam karşılığı anlamında kutsal olana karşı zerrece saygıları yoktur.

işlerine geldikçe ecdadımız diye bağırıp durdukları bozkırdaki türk için kutsal olan şey hava, toprak ve sudur. toprağa saygısızca basamazsınız. yaşamınızı sürdürmek için avlamak zorunda olduğunuz hayvana saygısızlık edemezsiniz. ekmeğin kutsallığı şamanizmden gelir mesela… çünkü ekmek, ötülmüş olandır. topraktan gelip ateşte kızartılmış olandır… işte kutsal ekmektir… kutsal geyiktir… kutsal keçidir… kutsal kurttur… kutsal sudur… onun önüne set çekip hes yapamazsınız… onun içine kimyasal atıklarınızı boşaltamazsınız… akışını kıramazsınız… ona sadece saygı göstermekle yükümlüsünüzdür…

oysa bugün, kafamıza daha bebeklikten itibaren kazınan fikirimsiler yüzünden yaşam dışında her şeye kutsallık atfederiz. anlamını bile bilmediğimiz arapça bir takım şiirler mesela çok kutsal görünür. ben bunlara saygı göstermezsem kellemi almak için sıraya girecek bir çok yaratık vardır. ama toprağı betona boğarsanız bu kutsala saygısızlık olarak görülmez… dozerleri bir araziye sokup binlerce ağaç köklerinden koparıldığında burada kutsala saygısızlık varmış gibi görünmez… onun adı kentsel dönüşüm olur. ticaret olur… memleket “kalkınacaksa” üç beş ağacın lafı mı olur yani…

kafa budur… beton sevicinin kafası tam olarak budur…

oysa bereket dedik… kutsal dedik… toprak yoksa bereket yoktur. kut yoktur… toprağa saygısı olmayanın, ağaca, kuşa, böceğe saygısı olmayanın “kut”lanması da mümkün değildir.

ve eğer kutsala saygısızlıktan dolayı kelle almak mübah ise… doğaya, toprağa, ormana, böceğe, kuşa saygısızlık eden bütün o beton sevicilerin kellelerini kollamalarında sonsuz fayda vardır…

sağda solda sizin kutsalınız nedir diyenler oluyor. bizim kutsalımız rüzgarın esişidir, suyun akışıdır, ağacın köküdür…

bunlara saygı gösteriyorsan elbette benden saygı bekleme hakkına da sahipsindir. yoksa zaten hesaplaşma günü geldiğinde, “yol medeniyettir” diye taptığın bütün o beton yığınları sana tek tek sorulacaktır.

tek tek evet… çünkü kızılderili kardeşlerimizin dediği gibi: “onlar tepeden tırnağa silahlı olabilirler ama yaşam bizimdir.

Bir Cevap Yazın