TÜNELİN UCUNDAKİ IŞIK

“Mapushane kapısı gülüm bir elvan geçit / Gelene açılır gülüm gidene kilit” (Erol Toy) “Bir mahkûmun ilk görevi kaçmaktır.” (Michel Foucault) Gazete manşetleri, ucuz spotlar, üçüncü sayfa haberleri, arka sayfa güzelleri, her konuya herkesten daha hakim pozlarındaki uzman yorumcular gözümüzün önünden bir film şeridi gibi geçerken bir ömrü nasıl heba ettiğimizi şaşırarak fark etmek nasıl bir […]

emma goldman

SEVİŞMEK ÖZGÜR KILAR

“Büyük birader bizi gözetlemiyor aslında, şarkı söyleyip dans ediyor. Şapkadan tavşan çıkarma numaraları yapıyor. Büyük birader uyanık olduğunuz her dakika dikkatinizi çekmekle meşgul. Sürekli aklınızın başka yerde olduğundan emin olmak istiyor. Tamamen zapt olduğunuzdan emin olmak istiyor.” (Chuck Palahniuk – Ninni)   Siz yanlış biliyorsunuz dünya aslında dört köşe… Dünya kendi etrafında dakikada beş tur […]

Masumiyet

Çocuklardan biliriz. Dağarcığa eklenen her yeni kelime, yerli yersiz tekrarlanarak içselleştirilir. Çocuğun dilinde beliren her yenilik… Kazanılan her beceri filan kısa zamanda ebeveynlerin neşe kaynağı haline gelmiş olur. “Baba dedi baba…” “Şu amcana bir küfret bakayım çocuğum…” “Pipini göster, pipini…” Muktedirlerin, hukuku keşfi de memleket sathında böyle bir etkiye neden olmuş görünüyor. Genel Kurmay Karargâhı, […]

Emile Henry Yargılıyor

“Size sunduğum şey bir savunma değildir. Hiçbir biçimde, saldırıda bulunduğum cemiyetin suçlamalarından kaçmak gibi bir arayış içerisinde değilim. Zaten, kabul edebileceğim tek mahkeme kendimdir ve bir başkasının hükmü benim için manasızdır. Burjuvaziye karşı ilan ettiğimiz bu acımasız savaşta, kimseden merhamet beklemiyoruz. Ölüme hazırız ve onu nasıl karşılayacağımızı biliriz. Bu yüzden hakkımda vereceğiniz hükme aldırmıyorum. Biliyorum ki […]

Louise Michel Talking

    “I have been told that I am an accomplice of the Commune. Certainly, yes, for the Commune wanted, above all else, the Social Revolution, and the Social Revolution is the dearest of my desires. Even more, I am honored in being one of the promoters of the Commune… Since it seems that every […]

MEMLEKETİN ÇİVİSİ

Hani memleketin çivisi çıktı derler ya… Dünkü kahvehane muhabbetlerinin bugün somut durumun somut tahliline dönüşmüş olması bir parça ironik geliyor kulağa. Herkesin “ezber bozuculuk”  yarışına girdiği bir dönemde, gerçeklikle ilişkimiz de giderek biraz daha bozuluyor sanki… Eskiden her fırsatta gominislere Moskova bileti satmaya çalışan ihracatçılarımız vardı. Sonra onlara Türkiye’nin İran olmayacağını söyleyip duran falcılarımız eklenmişti. […]

FİLLER TEPİŞİRKEN

Bundan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. İnanın bana… “Susurluk’tan sonra da duymuştuk bunu” demenin hiç âlemi yok. Tamam… Belki 17 Ağustos’tan sonra da duymuş olabilirsiniz bu sözü… Ya da 2001 krizi başladığında… Şemdinli’yi hatırlatmaya bile gerek yok, Tandoğan ise daha dün oldu sayılır… Google’dan taradığınızda altmış sekiz bin sonuç bulmuş olmanızın da bir […]

Steve Jobs’la Benim Aramdaki Farklar*

Steve Jobs mükemmel bir devrimciydi. Ben o kadar değilim. Steve Jobs noktaları geriye doğru birleştirdiğinde bir başarı hikâyesine sahip olmuştu, ben geriye dönüp baktığımda orada hiçbir şey göremedim. Göz doktoru duvardaki harfleri okumamı söylediğinde ben ona duvarın nerede olduğunu sordum.  Ben göz doktoruna duvarın nerede olduğunu sordum; çünkü Steve Jobs, üniversitelerin mezuniyet törenlerinde dünyayı değiştirmekten […]

METROPOLÜN AŞIKLARI

  “AŞIK elektro-akustik saykodelik pank-caz bandosu, müzik endüstrisinin harikulade çöküşüyle birlikte, müzik alanındaki kaosu yüreklendirmek amacıyla  2008 Nisan’ında Kınalıada’ daki stüdyosunda çalmaya başladı. Adanın görsel/duysal anlamda temizliği ve ruhsal yalnızlığı, “Aşık”ın müziğine etki etti. Köyün delisi/aşığı nasıl bakarsa köyüne, “Aşık” da İstanbul köyüne öyle baktı ve metropolün yeni türkülerini yaktı.” Aşık Draje için AŞIK’la söyleşirken […]

ACILARIN DRAJESİ

Minik pembe kalpler… Beyaz atlı prensler… Dünya güzeli prensesler… Evlenmişler ve sonsuza dek mutlu yaşamışlar… Âşk hakkında her şey söylenmiş olmalı ama aklımıza sokup durdukları o pembe jelibon kıvamındaki kokmaz bulaşmaz mutluluk tekerlemelerini tekrar tekrar okumak istiyor insan yine de… Âşık Draje bi sürü minik pembe kalpcikle karşınızda. Yüzümüzü ışığa çevirmiş güzel gelecek masalları okuyoruz […]

HEYBELİ’DE HUZUR’A İLK ADIM: DENİZATI KAFE

Yazlık Draje için hazırlıklara girişmişken de bir soluk almak isteyebiliyor insan. Yaz denince insanın aklına Akdeniz ya da Ege geliyor nedense? Karadeniz ya da Marmara da denizden sayılmazmış gibi… İstanbul’da, İstanbul’da değilmişsiniz gibi hissedebileceğiniz ender yerlerden biri de Heybeliada. Halki de diyebilirsiniz, eski adı buymuş ne de olsa…   Birazcık soluklanıp neşemizi bulmak için Heybeliada’dayız. […]

The Revolution Will Not Be Televised

You will not be able to stay home, brother You will not be able to plug in, turn on and drop out You will not be able to lose yourself on skag and skip Skip out for beer during commercials Because the revolution will not be televised The revolution will not be televised The revolution […]

BRONZLAŞTIRICI DRAJE

İlkbahar, yaz, sonbahar, kış… Peş peşe sıralandığı zaman, insanın aklına ilkokulda sınıfın en görünür yerine asılan mevsimler tabelası geliyor… Çağrışımlar… Yaz sıcaktır, kış soğuktur filan… Ama bir de tek tek düşünmek var… Yaz sıcaktır. Bazen çok sıcak… Oysa yaz denildiği zaman aklımıza gelen ilk şeyler de terden sırılsıklam olmak ve leş gibi ter kokmak olmuyor […]

PİDEBAN: SARIYER’DE BİR ZAMAN TÜNELİ

Kadıköy, Bakırköy ya da Kartal’dan öğlen yemeği için Sarıyer’e gidilir mi? Gidilirse niçin gidilir? Üstelik hiçbir reklam ve tanıtım faaliyeti yürütmeyen bir mekan söz konusu ise karşınızda çözülmeyi bekleyen bir muamma olduğunu düşünmekten kendinizi alamazsınız… Antika Draje olarak, bu muammayı çözüp okurlarımızla paylaşmak için Sarıyer Çayırbaşı’nda bulunan Pideban’daydık.   İçeriye adım attığınızda kendinizi başka bir […]

MUHTEŞEM OKULUN MÜTEVAZI HOCASI: ALİ VAHİT TURHAN

Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi, Tarabya kampüsündeyiz. Bu hafta, bütün yoğunluğuna rağmen kendisiyle söyleşi isteğimizi kabul eden Prof. Dr. Ali Vahit Turhan’la beraberiz.   Draje: Antika mısınız yoksa hala genç bir delikanlı mı? Ali Vahit Turhan: Delikanlı ruhu taşımak istiyorum.   Draje: Koleksiyon yapar mısınız? En sevdiğiniz antika eşya nedir? Ali Vahit Turhan: Evet yapıyorum, […]

ANTİK ÇAĞLARIN OKUNASI DERGİSİ

Siyah beyaz bir dünya deyince aklınıza ne gelir? Sararmış kitaplar, gazete ve dergi sayfaları… Buruşmuş elleri ve gerdanları süsleyen büyüleyici takılar… Korkunç hikayeleri daha bir korkutucu kılan gaz lambaları… Hasılı kelam’lı konuşmaları bizlere ileten manyetolu telefonlar… Solgun ve hayret verici mobilyalar… Pikaplar, transistörlü radyolar, kömürlü ütüler… Peki ya delikli paralara ne demeli? Ah o naif […]